Bedri Rahmi Eyüboğlu Sözleri
Evvela dişlerimiz döküldü sonra saçlarımız arkasından birer birer arkadaşlarımız.
İstanbul deyince aklıma kuleler gelir. Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır. Ama şu Kızkulesi’nin aklı olsa, Galata Kulesi’ne varır. Bir sürü çocukları olur.
Sevmek güzel meslek, ama zor… Can dayanıyor dayanmasına ama yürek gitti gidecek.
Saksılarda hep aynı karanfiller açıyor tanrım. Niçin, biz bir defa doğuyoruz.
Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun. Ama hep böyle gidecekse, kalanlara haram olsun.
Yalnızlık dediğin büyük bir zindan, dünyanın en kalabalık zindanı… Dinden imandan çıkarır ama öyle bir adam eder ki insanı.
Ne zaman bir köy türküsü dinlesem, şairliğimden utanırım.
Eskici. Eskiden yeterdim kendime. Artardım bile. Şimdi ne yapsam nafile! Ve kim demiş ‘can eskimez’ diye. Bu can tedirgin tende… Can da eskimiş. Ben de.
Ne yana dönsem nafile yüreğim sana çevrili.
Kimi eskidiği için yaşar kimi yaşadıkça eskir ne tohumda keramet ne toprakta ne başakta marifet yaşamakta.
Canımın çekirdeğinde diken… Gözümün bebeğinde sitem var.
Gel çıkalım sevgilim gel gel kurtaralım birler hanesinden çekelim gidelim bir uçtan uca açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar sevelim sevelim sevelim sevebileceğimiz kadar.
En azından üç dil bileceksin en azından üç dilde ana avrat dümdüz gideceksin en azından üç dil çünkü sen ne tarih ne coğrafya ne şu ne busun oğlum Mernus sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
Büyük şehirlere bağlanma, öyle bir şehre yerleş ki, küçük olsun fakat bizim olsun. Sokaklarında tanımadık yüz, ensesine şamar atmayacağın kimse dolaşmasın Her ağacına elin, her karış toprağına terin değsin. Ve kuytu evlerden birinde senden habersiz ölenler olmasın.
Marifet hiç ezilmemek bu dünyada. Ama biçimine getirip ezerlerse güzel kokmak. Kekik misali, lavanta çiçeği misali, fesleğen misali, ıtır misali. İsa misali, Yunus misali, Tonguç misali, Nâzım misali…